Pop Up Window

Murat Çakır

Kürtler zoru başarmalıdır

Yazılarımı okuyanlar bilir. Genellikle Avrupa ve dünya gündemindeki konulara değinmeye çalışırım. Türkiye politikaları ve Kürt Sorunu’nda benden çok daha ehil kalemler olduğundan, bu konulara ender değiniyorum. Kaldı ki, Avrupa’da yaşayan bir sosyalist olarak, demokrasi güçleri, emekçiler ve ezilen halklarla dayanışma çerçevesi dışında tavır almanın, hatta muhatap gördüğüm hareketlere akıl vermenin politik etik açısından doğru olmadığı kanaatindeyim.

Ancak bazı gelişmeler insanı, inandırıcılığını yitirmek istemiyorsa eğer, tavır almaya zorlarlar. Özellikle Türkiye’deki bütün Orta Doğu’yu yakından etkileyebilecek olan gelişmeler, barıştan, demokrasiden, halkların eşit haklı yaşamından yana olan herkesi kaygılandırmaktadır. Böylesi bir ortamda fikir üretmek, gelişmelerin arka planını gün yüzüne çıkarmaya yarayan analizler yapmak ve öneriler geliştirmek öncelikle eli kalem tutanların görevidir düşüncesindeyim.

Bunları niye yazıyorum? Bugün Demir Küçükaydın’ın bir yazısı elime geçti. Demir, ordu yönetiminin müdahalesi ve erken seçimlere gidiş sürecini değerlendirerek, bir öneri yapıyor. Önerisi şöyle:

»(...) Genelkurmayı tecrit etmek için bu gün oldukça elverişli koşullar bulunmaktadır. Yapılan ve süren darbeye karşı en liberal ve korkak güçlerin bile bir karşı duruşunu ve en geniş cepheyi sağlamanın hayati önemi bulunmaktadır. Bu gün esas vuruş yönü, şu an fiîli bir darbe yapan ve anayasa dışına düşmüş bulunan Genelkurmay’dır ve ona karşı en geniş cepheyi sağlamak; güçlerin en irisini bu en güçlü ama aynı zamanda en yaralanabilir noktaya yığmaktır.
Genelkurmay’ın hareket alanını daraltmak, onu tecrit etmek, ona karşı geniş bir cephenin oluşumunu kolaylaştırmak için, bu yeni durumu göz önüne alarak, PKK seçimlere ve yeni seçilenler Meclis’te yerlerini alıncaya kadar, devam edip etmeyeceğine o zaman karar vermek üzere, derhal bir tek taraflı ateşkes ilan edip, sadece savunmada kalacağını ilan etmelidir
(Demir Küçükaydın, www.koxus.org, a.b.ç. MÇ)

Bazı okurların kaşlarının çatıldığını görür gibiyim. Ellibin askerle imha operasyonlarının yapıldığı, nasyonalsosyalizm dönemine benzer pogromların körüklendiği ve toplumsal bölünmenin böylesine derinleştiği bir süreçte bu öneri saçma gelebilir, »bugüne kadar ilan edilen ateşkeslere hep imha ve inkârla yanıt verildi« denilebilir. Evet, bu yadsınamayacak bir gerçek, ama gelişmeler uluslararası boyutlarıyla birlikte değerlendirildiğinde, yapılan önerinin ne denli önemli olduğu ortaya çıkıyor.

Türkiye’nin içinde bulunduğu derin kriz ortamından yegâne çıkış yolu demokrasidir. Çünkü güncel tablo, sayılarını tasavvur etmek dahi istemediğim sayıda insanın yaşamına mal olabilecek bir yola girildiğini göstermekte. Erki elinde tutan militarist klik içerisinde, her şeyi göze alan bir anlayışın egemen olduğu görülüyor. Son derece açıkları olan demokrasiyi rafa kaldırma, savaş macerasına atılma ve stratejik cephe değişikliği yaklaşımları, Türkiye toplumunun küçümsenemeyecek bir kesiminde taraftar buluyor. Bir tarafta Pakistan’ı da içerisine çekme olasılığı olan Rusya, Çin, İran ve Türkiye eksenli bir cephe oluşturulması konusunda ciddî tartışmalar yürütülürken, diğer taraftan da seçimlerin ertelenmesine yönelik görüşer ortaya atılıyor. Bütün bunlar askerî vesayet rejimini ayakta tutmaya, militarist kliğin devlet, politika ve iktisat içerisindeki meşru olmayan imtiyazlı konumunu sağlamlaştırmaya yarayan – veya yaradığına inanılan – adımlar olmakla birlikte, erk sahiplerinin emperyal şehvetlerinin de bir ifadesidir.

Bu nedenle militarist kliğin etkisini kırmak, açıkları olsa da parlamenter demokrasinin meşruiyetini güçlendirmek ve savaş olanaklarını olabildiğince aza indirgemek yaşamsal önem taşımaktadır. Bağımsız adayların seçilerek oluşturacakları meclis muhalefeti, savaş konseptini kırma ve geniş kesimleri bir toplumsal muhalefet hareketi etrafında toplama olanaklarını yaratabilir.

Demir Küçükaydın’ın önerisi, böylesi bir perspektifi açmaya yarayan bir yola işaret etmektedir. Meşru savunma ötesinde silahlı mücadeleyi tasvip etmeyen bir sosyalist olarak bu öneriyi sonuna kadar desteklediğimi vurgulamalıyım. Önerinin, içinde bulunulan ortamda zor kabul edilebilir olduğunun bilincindeyim, ama bence Kürtler bu zoru başarmalıdırlar.

9 Haziran 2007 tarihinde »Yeni Özgür Politika« gazetesinde yayımlanmıştır

Tüm yazı ve çeviriler kullanılabilir. Dergimizin kaynak olarak gösterilmesi rica olunur.
Alle Beiträge und Übersetzungen können übernommen werden. Hinweis auf unsere Seite wird gebeten.