Pop Up Window

Murat Çakır

Kriz ve kriz (3)

22 Temmuz seçimleri, ülkenin içinde bulunduğu yönetim krizine ve neoliberal AKP karşısında bir »sol« alternatif ihtiyacına rağmen, Türkiye toplumsal ve politik solunun *) etki gücü zayıflığını bir kez daha kanıtladı. Bu açıdan solda birlik tartışmalarının hararetlendiği bu günlerde sol güçlerin ciddî bir özeleştiri yaparak, şapkalarını önlerine koymaları gerekiyor.

Önce somut duruma bir bakalım: Bağımsız adaylarla yüzde on barajını diskalifiye etme girişimi başarılı oldu. Ancak bu başarının DTP olmaksızın gerçekleşmesi de olanaksızdı. Bin Umut ittifakının özellikle metropollerdeki seçim kampanyalarına baktığımızda, bu kampanyalarda aktif görev üstlenen bir çok insanın, duyarlı, ama sol partilerin tek başına harekete geçiremedikleri insanlar olduklarını görmekteyiz. Egemen güçlere alternatif bir bütünsel yapıya olan ihtiyacı göstermektedir bu gerçek.

Bana kalırsa sol, inandırıcılığını yeniden kazanabilmesi için önce geçmişiyle – bilhassa kemalist özüyle - hesaplaşmalı, özeleştiri mekanizması ile yöneticilerin sorumluluk üstlenme ilkesini işletmelidir. Yani başarısızlıkta sorumluluk payı olanların, yerlerini kendi istekleri ile başka gönüllülere bırakmaları gereklidir. Kemalist CHP lideri Baykal’dan istenilen, önce solda gerçekleşmelidir. Türkiye solu onyıllardan beri bölük pörçük haliyle ciddî ve etkin bir alternatif haline gelemediyse, bunda seçilmiş ya da seçilmemiş »kanaat liderlerinin« payı büyüktür. Modernliğe direnen büyük bir çoğunluğun bulunduğu bir ülkede, özünde modernist bir proje olan solu etkin kılmaya çalışmak çok zor elbette. Ancak bu gerçeğin, »kanaat liderlerinin« veya yönetici kadroların ilelebet aynı kişilerden oluştuğu sol akımların marjinal ve etkisiz kalmaya mahkûm olacakları gerçeğini de değiştirmeyeceği apaçık ortadadır.

İkincisi, Türkiye toplumsal ve politik solu, soldaki bir bütünleşmenin Kürt hareketini içermeden güdük olacağı gerçeğini kabullenmelidir. Nasıl DTP’den ayrı örgütlenme hakkından feragat etmesini bekliyorsam, aynı şekilde soldan da, hem Kürtlerin ayrı örgütlenme haklarını önkoşulsuz sonuna kadar savunup, ezen ulus milliyetçiliğine karşı etkin mücadele vermesini, hem de örgüt fetişizmlerini aşmasını bekliyorum. Partilerin amaç değil, araç olduğunu, artık sol da kavramalıdır.

Üçüncüsü, toplumsal ve politik sol, etkin siyaset yapabilme yeteneğini elde etmelidir. Bugün ve buradan başlayacak, insanların gündelik sorunlarını sahiplenecek, toplumsal yapıyı dikkate alacak özgürlükçü, sosyal adalet, barış ve demokrasi eksenli bir siyaset, solun önünü açabilir ve antikapitalist mücadele için önemli fırsatlar sunabilir. İdeolojik farklılıkları yadsımadan, ama bunları da öne çıkarmadan tüm sol birikimi kapsayıcı bir anlayış, sola etkin siyaset yapabilme yeteneğini verecektir.

22 Temmuz seçimleriyle Türkiye’de yeni bir fırsatın ortaya çıktığını görebilecek böylesi bir solun, Kürt hareketiyle birlikte geniş bir toplumsal ittifakın motoru olabileceği düşüncesindeyim. Yani Seyfi Öngider’in yazdığı gibi, »Kürt hareketinden 10 Aralık hareketine kadar geniş bir yelpaze« bir araya gelebilir ve »bütünlüklü bir gelecek projesi« hazırlayabilirse, neoliberalizmin, kapitalizmin ve inkâr politikalarının mağduru olan geniş kesimlerin sesi olabilir, sosyal adalet, barış ve demokrasi mücadelesine bugün için belki de tasavvur edilemeyen bir katkı sunabilirler.

Sol, uzun yıllar marjinal kalabilir, bugün olduğu gibi hegemonik olmayabilir. Ama toplum, hatta işçi sınıfı bunun farkında olmasa bile, solun varlığı her zaman bir toplumsal ihtiyaçtır. Yaşam öylesine dinamikler yaratabilir ki, bir anda hiç beklenmeyen toplumsal dönüşümler oluşabilir, ilelebet hüküm süreceği zannedilen imparatorluklar alaşağı edilir. Kısacası tarihin sonu yoktur. Kendini hep yenilemek, her defasında yeniden kurmak zorunda olduğuna inandığım sol, işte bu bilinçle geleceğe hazırlanmalıdır. Gelecek bugünden kurulacaktır. Bugünün Türkiye’sinin temel gereksinimi barış ve demokrasidir. Barış ve demokrasi mücadelesini yürütücek geniş bir toplumsal ittifakın etkin aracını yaratmak için uğraş vermek ise, demokrat, solcu, sosyalist ve marksist olmanın gereğidir.

*)Politik sol kavramıyla, tüm renkleri ile sol parti ve hareketleri kast etmekteyim.

25 Ağustos 2007 tarihinde »Yeni Özgür Politika« gazetesinde yayımlanmıştır

Tüm yazı ve çeviriler kullanılabilir. Dergimizin kaynak olarak gösterilmesi rica olunur.
Alle Beiträge und Übersetzungen können übernommen werden. Hinweis auf unsere Seite wird gebeten.