"AKP, Dış Politikada Hata Yapabilir"

Gazeteci-Yazar Çakır, AKP'nin "Müslüman demokrat" olarak tanımlanmasının "doğru olmadığı ve başarısının tek bir nedenle açıklanmasının yeterli olmayacağı" görüşünde. Çakır'a göre AKP'de dış politika konusundaki deneyimsizlik hatalara yol açabilir.

Hamza AKTAN

Tek başına iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) politikaları, ne yapacağı gündemin ilk konusu. Bir çok kesim AKP'yi anlamaya, anlamlandırmaya ve tek parti iktidarının gelecekte neleri getirebileceğini tartışıyor. AKP ile ilgili yapılan tartışmaları Recep Tayyip Erdoğan: Bir Dönüşüm Öyküsü adlı kitabı Fehmi Çalmuk'la birlikte hazırlayan Gazeteci-Yazar Ruşen Çakır'la konuştuk:

AKP'nin tek başına iktidar olmasıyla birlikte hem dış basında hem Türkiye'de bu partinin "Müslüman demokrat" olduğu yönünde yorumlar yapıldı, Siz bu partiyi nasıl tanımlıyorsunuz ve bu tanımlamaların bu döneme gelmesinin nedeni ne sizce?

Müslüman veya İslami demokrat tanımını çok fazla benimseyen biri değilim. Aslında bu çok eski bir tartışma. Daha önce de gündeme gelmişti. Hıristiyan Demokratlıkla benzeştirme yapılıyor. bunu bir çok nedenle çok uygun görmüyorum. En önemlisi Hıristiyan demokrat kavramının Avrupa'da ortaya çıkışıyla buradaki tarihsel koşullarla benzerlik yok. Çünkü o İkinci Dünya savaşından sonra oluşmuş olan soğuk savaş döneminde oluşmuş bir görüş ve sola karşı gelişmiş bir kavram. İkincisi; İslamla demokrasi arasında benzerlikler olduğu gibi farklılıklar da var. Bu anlamda başka bir sorun var. Bir diğer husus bu kişilerin kendilerinin yani Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının demokrat olup olmadıkları.

Yani "Müslüman demokrat" dendiği zaman onların demokrat olduğu kabul edilmiş oluyor. Müslüman olduklarını zaten biliyoruz. Bence bu yanlış. Erdoğan başta olmak üzere bu insanlar demokrat olma isteklerini dile getiriyorlar. Demokrasiyi kendilerine bir hedef olarak seçmiş durumdalar ama henüz bu süreci tamamladıklarını düşünmüyorum. Bu hükümet bunların ne ölçüde demokrat olduğunu bize gösterecek.

Peki yapılan tanımlarla amaçlanan nedir, neden tanımlanmak isteniyor? Ayrıca neden seçimden sonra başlıyor bu tanımlamalar?

Kolaycılık olması ve aynı zamanda kredi vermek amacıyla yapılıyor. aslında bunu sistem içinde kabul etmenin bir yöntemi olarak kullanmak istiyorlar. Çünkü Avrupa'daki Hıristiyan demokratlar sistemle hiçbir sorunu olmayan aksine sistemi kuran yapılar. Özellikle Almanya'da bunlar ülke yönetti uzun bir süre. Öyle bir yönü de var. "İslami demokrasi" aynı zamanda İslam dünyasının batı dünyası ile arasındaki gerginliği, varolan sorunları gidermek konusunda iyi niyetli insanların başvurdukları bir kavram. Ama bunun yerinin Türkiye zamanının bugün olduğundan emin değilim.

AKP'nin seçimde aldığı başarının arkasında neyin olduğu konusunda çok çeşitli yorumlar yapılıyor. Kimi ezilmişliğe, kimi sosyal patlamanın yansımasına bağlıyor. Sizin hem gazeteci ve hem de siyasetçi olarak gözleminiz nedir ?

Şimdiye kadar yapılan açıklamaların çoğu kolaycı açıklamalar. İnsanlar ilk akla gelenleri söylüyorlar. Gazete manşetleri de böyleydi...Bunlar bir yere kadar doğru, bir yerden sonra açıklayamıyor. Çünkü AKP'ye sadece öfkeliler değil, öfkeli olmayanlar da oy veriyor. Ayrıca öfke sandıkta patlayacak olsa bunu en çok kullanan Genç Parti (GP) barajı geçerdi. "Eskileri tasfiye operasyonu" deniyor, AKP de çok yeni bir hareket değil yeni kurulmuş olabilir ama buradaki insanların çoğu geçmişte Refah-Yol hükümetinde bakanlık yapmış insanlar. Onların hepsi bir yere kadar açıklıyor. Bence bunun arkasında çok sebep var, tek bir nedeni yok bunun. Önemli toplumsal hareketleri, böyle yüzde 34 oranında oy alan bir hareketin oy alma nedenini bir iki nedene bağlayarak açıklayamazsınız. Bir çok neden var.

Nedenler ne olabilir?

Bunun içinde Tayyip Erdoğan'ın karizması başlı başına önemli bir faktör. Ekonomik krize duyulan öfke çok önemli, eski siyasetçilerden bıkkınlık önemli faktörler ama ayrıca başka faktörler var: 28 Şubat sürecinin getirdiği travmalar da çok önemli, bunlar çoğaltılabilir.

Tek başına iktidar hakkı kazanan AKP önemli politikaları belirleyebilme yetkisine sahip olacak. Özellikle Tayyip Erdoğan'ın Kıbrıs konusunda söyledikleri Türkiye'de tepkiyle karşılandı, "gaf yaptığı için kendisine bir Dış politika sözlüğü" verileceği söylendi. Sizce ileride de buna benzer sorunlar ortaya çıkar mı?

Bir sorun çıkmaz. Ama AKP içinde özellikle dış politika konusunda uzman insan sayısı çok az. Yeterli değil.

Peki Erdoğan'ın açıklaması bir gaf mıydı gerçekten?

Hayır gaf değil. Ama Erdoğan, diplomasiyi inceliklerini çok iyi bilen biri değil. Diplomasi çok hassas, çok nüanslıdır. Kelimeler, virgülün yeri bile önemlidir diplomaside. Erdoğan çok hakim olduğu bir mesele değil ve parti içinde bu konuda çok büyük tecrübe sahibi insan sayısı az. Büyük bir ihtimalle de AKP'nin en çok hata yapacağı alan dış politika alanı olacaktır.

Bu durum sıkıntı yaratır mı, çözüm ne olabilir?

Bunda bir takım formüller olabilir; diplomasinin, dışişlerinde dış ilişkiler bürokrasisi AKP hükümetinde daha öne çıkar. Yani politikacılardan ziyade bu alanı diplomatlara bırakırlar. Yoksa kendileri bu alana her şeyiyle hakim olmak isterlerse mesela İsmail Cem'in dışişleri bakanlığı gibi bir bakanlık AKP iktidarından çıkamaz.

"Hatalar" neden kaynaklanıyor olabilir...?

Deneyimsizlik, beceriksizlikten kaynaklanan bir durum. İlla ki, sorun çıksın, devletin kurumlarıyla kavga edelim diye yapmazlar. Ama öyle bir şey olur ki, doğru yaptıklarını sanırlar, yanlış olur. O zaman da gerekli uyarılar kendilerine yapılır. Ya medya üzerinden ya da doğrudan devletin organları yapar. Dış İşleri Sözcüsü hemen açıklama yaptı. Benzer şeyler olur. O bakımdan, bu tür şeylerde hassas olacaklarını sanıyorum. Hata yapmamak için çok temkinli davranırlar. Çünkü en hassas olunan noktalar ekonomi ve dış politika. Oralarda ekonomiden anlayan insan sayıları biraz daha fazla. Ama, dış politika konusunda biraz zayıflar. Özellikle Tayyip Erdoğan fazla hakim değil bu konulara. Ama, sorulan sorulara mecburen cevap veriyor ve orada da sorun çıkabiliyor. Ama art niyetten değil, bilmemekten kaynaklı.

Hükümetle, devlet politikaları arasında uyuşmazlık olmayacak mı diyorsunuz?

Beklemiyorum. Özel olarak yapılmış bir uyuşmazlık, devletin bazı kurumlarına bilerek cephe almalarını beklemiyorum. Ancak ekonomide aynı şey olmayabilir. Ekonomide bir takım egemen güçlerin bazılarıyla, bir kısmını arkasına alıp diğer bir kısmıyla, ya da bir bankayı arkalarına alıp diğerleriyle kapışma olabilir. Ama, devletin ordu, anayasa mahkemesi, cumhurbaşkanı filan gibi kurumlarıyla bilerek, isteyerek yapılmış bir şey beklemiyorum.

Erdoğan, ABD'nin Irak'a saldırı planlarına sıcak bakmıyor, bu durum ileride nasıl gelişir?

Ordunun istediği şekilde gelişir. Yani, burada AKP hükümetiyle ordu ortak hareket eder ve inisiyatif orduda olur. Yani, siyasi görüşmeleri tabii ki hükümet yürütür ama ordunun çizgisi dışında bir çizgi geliştirebileceklerini sanmıyorum. Genelkurmay Başkanı daha yeni Amerika'dan geldi. Onlar olayı çok daha yakından takip ediyorlar. Çok daha hakimler olaya. Burada genelkurmay, dışişleri çok önemli bir görüş oluşturur birlikte ve AKP iktidarı da büyük bir ihtimalle buna ayak uydurur.

İlerde AKP hep düzeltme yapmak zorunda kalacak sanırım. Deneyimsizlikten bahsettiniz. O halde bir taraf uyarı verecek, AKP de düzeltecek...

O kadar da AKP iktidarını küçümsememek lazım. Burada ağırlığı olan çok sayıda insan var. Ve etkilerini devlet politikalarına yansıtacaklardır. Ama bunlar hassas konularda değil, başka alanlarda olur. Yoksa, birileri emreder, onlar hayata geçirir gibi bir şey beklememek lazım. Bir denge içerisinde, hassas konularda sorun çıkartmadan, devletin önemli kurumlarıyla bir şey yapmaktan kaçınarak bir şey yapmaya çalışacaklardır.

Bu iktidarın geçmiş hükümetlerden farklı bir tarafı olur mu?

Olur ama bu İslamcılık olmaz. Onu da ekonomi alanında yapmaya çalışacaklardır. Bir şey yaratmak zorundalar, bir fark yaratmak zorundalar. Kopenhag kriterlerinin hayata geçirilmesi konusunda çok ciddi bir gayret göstereceğe benziyorlar. Ne derece başarılı olurlar bilmiyorum ama, bayağı üstlenmiş durumdalar. Uyum yasaları konusunda çaba içinde olmaları ve ekonomi içinde bir şeyler yapmak isteyeceklerdir. Zaten mali miladın ve nereden buldunuz yasasının kaldırılması gibi bir şeyler var.

Cumhuriyet Gazete'sinde, Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) AKP iktidarını izlemeye aldığı yönünde bir haber var. Batı Çalışma Grubu nedir, neler yapar?

BÇG, 28 Şubat'ta kuruldu, devletin irticai faaliyetleri takip eden bir grubu. Başbakanlıkta da sivil çalışma grubu var. İşbirliğiyle yapılıyor.

Siyasal yönü nedir?

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliğine bağlı. İncelemelerini tamamladıktan sonra MGK toplantılarında gündeme getirir. İktidarın değişimi ya da AKP'ye doğrudan müdahale gibi yönü olmaz. Kuruluş amacı, İrticai faaliyetleri, İslami hareketleri incelemekti. Yeşil sermaye, tarikatlar gibi yapıları takip eder.

Seçimin üzerinden dört gün geçti. Bu günleri Devlet ve medya açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP'ye şaşırtıcı bir kredi verildi. Bu geniş kredi aldatıcı bir şey. Bu krediyi verenler yarın öbür gün kolaylıkla bunu geri alırlar. İşin bu kadar abartılı olması kötü. Daha temkinli, eleştirel bir destek verilmesi daha anlaşılır olurdu. Sanki bir hafta önce AKP'ye saldırmamışlar gibi, hiçbir şey olmamış gibi bir şey yapılıyor. Bunda eski siyasetçilerin tasfiye olmasının getirdiği memnuniyet var ama, ayrıca, iş dünyasının, batı dünyasının ve medyanın verdiği destek biraz abartılı.

Durumu öyle abartılı ki, bu AKP'nin de işine gelmez. Çünkü AKP'yi havaya sokuyorlar ve sonra en ufak bir hatasında, yanlışında çok kötü bir biçimde çullanacaklar üzerine. Böyle bir risk taşıyor. Ama bu arada Erdoğan'ın 3 Kasım'dan bu yana sergilediği performansı, tahmin ettiğimden daha başarılı buluyorum.

Devletin "hassas" politikaları konusunda AKP'ye "ince ayar" yapıldığı haberleri çıktı.?

Medyanın yazdıkları devletle ilgili değil. Medya patronları kendi bankalarının geleceğini düşünerek kuruyorlar bu ilişkileri. Düne kadar hepsi Deniz Baykal'ı desteklediler. Şimdi, Baykal'ın desteklenecek yanı kalmadı. Şimdi AKP'ye büyük bir destek var. Medya şu dersi çıkartmalıydı: Kendi destekledikleri insanların Türkiye'de şansı yok. Yani, medyanın AKP'ye desteği de AKP'nin aleyhine olabilir. Çünkü, bu, AKP'ye oy veren insanların büyük kısmı medyanın çizgisinden rahatsız olan insanlar. Rahatsız olan insanların, kendi destekledikleri partiyi medyanın da destekliyor olması rahatsız etmeye başlamıştır. Burada ciddi bir sorun var.

AKP iktidarının geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Türkiye'de AKP ya da bir başkası kim olursa olsun, bu dönemde hükümet olmak ateşten gömlek. Böyle bir şekilde geniş bir çoğunlukla gelmek biraz işi kolaylaştırıyor. Mesela yasaları daha rahat çıkartacaklardır. Ama AKP tek başına iktidar yerine koalisyon olsaydı, AKP'nin daha çok işine gelirdi. Bir geçiş dönemi yaşaması lazım. Hala sistemle sorunu olan bir parti. Birdenbire, tek başına kaldı. Birileriyle birlikte yapıyor olsaydı, çok daha rahat olabilirdi. Irakta savaş, AB, Kıbrıs üst üste geldiğinde AKP'nin işi hiç kolay değil. (Bianet’ten aktarma)

Başa dön
Nach oben