Evlilik Köleliktir

Pınar Selek

Son zamanlarda birçok arkadaşımın evlilik haberini alıyorum. Düğün davetiyeleri geçiyor elime. Ne kadar çok! Yırtıyorum.

Arkadaşlarımı bekaret simgesi beyaz gelinlikler içinde hayal etmeye çalışıyorum. Duvara asılan gelin damat fotoğrafındaki donuk gülüşler aklıma geliyor. Ölüm fotoğrafı kadar canımı acıtıyor. Devrimci bir arkadaşımın askerlik fotoğrafı gibi.

Ömür boyu muhaliflik yap, sonra evlen. Yani karşı olduğun, yıkmak için mücadele ettiğin bir yapıya hizmet etmek için gönüllü ol.

Belki bu yazdıklarım birçok kişiyi rahatsız edecek. Ama ne zamandır birbirimizi rahatsız etmediğimizi düşünüyorum. Bu nedenle, evlilik gibi hassas bir konuda ne düşünüyorsam onu yazacağım. En azından bu köşeye sığdığı kadar.

Kürt kadın ve erkeklerinde son on beş yılda yaygınlaşan evlenmeme tavrı Türkiye feministleri ve sol hareketi tarafından doğru anlaşılmıyor. Kürt hareketine genellikle egemen bakış açısıyla yaklaşıldığı için bu devrimsel adım feodal bir tutum olarak ele alınıyor. Ya da '80 öncesindeki sol örgütlerin militarist örgütlenmelerine göre şekillenen ilişkilere benzetiliyor. Kürt demokratik çevrelerinde de benzer yaklaşımlar gelişiyor. "Artık savaş bitti, evlenebiliriz" diyenler oldukça fazla. Evlenmemeyi savaşın bir zorunluluğu olarak gören zihniyet binlerce kadın ve erkeğin özgürlük için ödediği bedelleri boşa çıkarmış oluyor. Ancak yine de ülkemizdeki çok önemli bir toplumsal dönüşüme Kürt kadınları ve erkekleri öncülük ediyorlar: Evlenmiyorlar.

Evlilik; savaş, mücadele ya da işler yüzünden ertelenen bir dünya nimeti değildir. Biz özgürlük arayışçılarının evliliğe karşı olması "bu kadar acı varken, bu kadar iş varken evliliği mi düşüneceğiz" gibi bir düşünceden kaynaklanmıyor.

Her evlilik sisteme edilmiş en büyük hizmettir. Kölelik anlaşmasıdır. Evlilik binlerce yılın köhnemiş kurumuna, sistemin en güçlü, en köklü yapısına onay vermektir ve onun kuruluşunda rol almaktır. Evliliğin iyisi kötüsü olmaz. Evlilik bir kurumsal ilişkilenme biçimidir ve en iyi insanları bile kendi içinde eritir, kötürümleştirir. Bu kurum en çok kadınlara zarar verdiği için, onu dönüştürmede öncülük de kadınlara düşüyor.

Takip edenler hatırlar, biz geçtiğimiz Temmuz ayında, kadınların ortak sözünü oluşturabilmek için Türkiye'nin dört bir yanından yollara düşmüştük. Dört aylık hummalı bir çalışmanın sonunda Konya'da buluştuğumuzda elimizde binlerce kadının mektubu vardı. Sonra bu mektuplardaki sözleri birleştirip Anadolu ve Mezopotamyalı kadınların isimsiz, imzasız manifestosunu yazmıştık. İşte binlerce mektubun bir özeti olan manifestodan kısa bir bölüm:

"Biz kadınlar binlerce yıldır cins olarak eziliyor ve sömürülüyoruz. Tarihin en eski köleleriyiz. Köleliğimiz özel hayatta başlıyor. Çocukluğumuzdan beri en çok aşkın hayalini kuruyoruz. Paylaşarak çoğalmak için aşkımıza tutkuyla bağlanıyoruz, ama her şeyimizi uğruna feda ettiğimiz aşk ilişkisi içinde tutsaklaşıyoruz. "Yabancılaştığımız bu yaşamda varolabilmek için sürekli beğenilmek, sevilmek ihtiyacı duyuyor, ancak beklediğimiz karşılığı görmüyoruz. (...) Aşk ve sevgililik ilişkisi, biz kadınları hemcinslerimizden ve sosyal ilişkilerimizden koparıyor, marjinalleştiriyor. Sevgilerimiz, arkadaşlıklarımız ve dostluklarımızda kendimizi gerçekleştiremiyoruz. Kişiliğimiz, değerlerimiz, alışkanlıklarımız ve bağımlılıklarımız yüzünden tüm ilişkilerimize yabancılaşıyoruz. (...) En çok cinsellik alanında tüketiliyoruz. Tüm iktidar biçimlerini yatak odamızda daha derin yaşıyoruz. Kuşatılmışlığımız o kadar doğal karşılanıyor ki, 'özel hayat sorgulanamaz' deniyor. Oysa biz kadınlar, tam da bu özel hayatlar içinde tek tek teslim alınıyoruz."

Bizim ezilmemiz işçilerden, kölelerden, ırgatlardan çok farklı. Onlar "canım" diye sarıldıkları insanlar tarafından değil, patron diye bildikleri, çoğunlukla "siz" diye hitap ettikleri, sömürü alanı dışında bir hayat paylaşmadıkları insanlar tarafından sömürülüyorlar. Bizim ezilmişliğimiz ise sevgi sisiyle örtünerek ruhumuzu kuşatan ve kendini alıştıran bir erkeklik karşısında gerçekleşiyor.

Gelin söz birliği edelim ve kimseye karılık etmeyelim! Evlenmeyelim! Evlenmeyerek sisteme en büyük darbeyi biz vuralım ve toplumsal dönüşüme öncülük edelim.

Evlilik en örtülü, ama en köklü köleliğe teslimiyettir. Teslim olmayalım.