Pop Up Window

Murat Çakır

Not Welcome, Mr. Bush!

Önümüzdeki hafta Almanya barış hareketi için hayli sıcak ve hareketli geçeceğe benziyor. Barışseverler »dünyanın en tehlikeli adamı« olarak nitelendirdikleri ABD başkanını Doğu’nun tatil beldesi Stralsund’da karşılamaya hazırlanıyorlar. Ama protestolar sadece orayla sınırlı kalmayacak. 13 – 15 Temmuz günleri için bütün Almanya eylem alanı olarak ilan edilmiş durumda. Almanya barış hareketi »Not Welcome, Mr. Bush« başlığı altında düzenleyeceği eylemlerle ABD yönetiminin savaş politikalarını protesto ederek, ülkenin her köşesinde yaşayan insanları bu politikalara karşı çıkmaya çağıracak.

ABD başkanının Almanya ziyareti öyle sıradan bir devlet ziyareti değil elbette. Bush ve şahinlerinin son haftalardaki diplomatik yoğunlukları göz önünde tutulursa, geçen yılların da deneyimlerinden hareketle, emperyalist güçlerin yeni savaş hazırlıkları içerisinde oldukları tahmin edilebilir. Bana kalırsa özellikle Yakın ve Orta Doğu’da yeni bölgesel savaşların hazırlıkları yapılmakta.

Nostradamus olmaya gerek yok. Sadece son aylardaki gelişmelerin alt alta sıralanması, ABD ile Çekirdek Avrupa’nın örtüşen çıkarlarını ve bu çerçevedeki ortak planlarını aydınlatmaya yeterli olacaktır. Geçen Şubat ayında Münih’de düzenlenen »Güvenlik Zirvesi«nde gerek Alman Şansölyesi Merkel’in, gerekse de AB’nin dış politikalar sorumlusu Javier Solana’nın yaptıkları konuşmalar, Avrupa’nın giderek ABD pozisyonlarını üstlenmede kararlı olduğunu göstermekteydi. Münih’in hemen peşinden gündeme getirilen »orduların yurt içinde teröre karşı kullanılması« tartışmaları, »terörizme karşı içgüdüsel savunma anlayışının geliştirilmesine« yönelik talepler, daha sonra İran’a karşı ABD şahinleriyle ortak tavır alış, AB kamuoyunun söylemde yumuşatılmış bir »no-logo-anayasasını« kabul etmesine yönelik adımlar, Kongo’ya asker gönderme kararları, İsrail’in girişimlerinin desteklenmesi, silahlanma projelerine yeni ivmeler kazandırılması ve yeni savunma belgeleri, Çekirdek Avrupa’nın Avrupa’yı ABD ile birlikte emperyalist yayılmacılık hedefiyle militaristleşme rotasına soktuğunu kanıtlamaktadır.

Daha iki hafta öncesinde Viyana’yı ziyaret eden Bush, Avrupa Konseyi başkanı ve Avusturya Şansölyesi Schüssel ve AB şahini Javier Solana ile yaptığı öngörüşmede, 14 Temmuz’da Stralsund’da gündeme gelecek konuların sondajını yapmış ve özellikle enerji rezervlerinin bulunduğu bölgeler üzerinde ortak stratejilerin geliştirileceği sinyalini almıştı. Almanya ziyareti de bunların resmen teyid edilişi olacak gibi görünüyor.

Ama Bush’un »yaşlı kıtaya« karşı genede dikkatli davrandığı görülüyor. Bir kaç gün önce Dışişleri Bakanını Türkiye’ye gönderen Bush, olası anlaşmazlıkların çözülmesinde rahatlatıcı faktörün yaratılması için Türkiye ile ABD ve İsrail arasındaki stratejik ortaklığı genişleten »Stratejik Vizyon Belgesini« cebine koydu bile. AB ve ABD arasında enerji rezervleri konusundaki çıkar örtüşmesine rağmen tedbirli davranan Bush, bu şekilde sadece herşeyi düşündüğünü göstermekle kalmadı, aynı zamanda vassalı Türkiye hükümetinin ABD için ne kadar güvenilir bir partner olduğunu da kanıtlamış oldu.

Türkiye’deki elitler de ikili oynamaya devam ediyorlar. Bir taraftan AB ile ABD arasındaki çelişkilerle dolu çıkar örtüşmelerinden olanaklı olan en fazlasını koparabilmek için kendilerine biçilen rolün gereğini yerine getiriyor, diğer taraftan da bölgesel güç kalabilme çabasını sürdürüyorlar. Ekonomi politikalarındaki uygulamalar, gûya terörle mücadele için yasa çıkarma, orduyu sınırlara yığma, antidemokratik uygulamalar, kirli savaş uygulamasına geri dönüş, şiddet yaratan politikalar herhalde başka türlü açıklanamaz. Türkiye elitleri bölgede uygulanacak her türlü senaryonun içerisinde olanaklı olan en iyi rolü kapmaya hazırlar. Bunun faturasını da bölge halklarına ödetecekler.

Böylesine karmaşık gelişmelerin ışığında Alman barış hareketi içerisindeki bazı kesimlerin, sadece Bush yönetimine karşı tuhaf bir aksiyonizme girişerek, AB kurumlarından »barışçıl« adımlar beklemeleri, açıkca pek anlaşılır bir şey değil. ABD emperyalizmini, saldırı savaşlarını ve işgallerini lanetlemek ne kadar doğruysa, AB’nin savaş rotasına karşı çıkmak, AB ülkelerindeki sosyal kıyım politikaları ve neoliberal uygulamalarla, militarizm arasındaki bağlantıya dikkat çekmek de o derece doğrudur. Ve bence asıl önemli olan, aradaki bu bağlantıları göstererek barış hareketi ile işçi hareketinin ortak mücadelesini örgütlemektir. Salt Bush’a »tu kaka« demek bunun için yeterli olmayacaktır.

8 Temmuz 2006 tarihinde »Yeni Özgür Politika« gazetesinde yayımlanmıştır.

Tüm yazı ve çeviriler kullanılabilir. Dergimizin kaynak olarak gösterilmesi rica olunur.
Alle Beiträge und Übersetzungen können übernommen werden. Hinweis auf unsere Seite wird gebeten.