Pop Up Window

Gert Peuckert
Mauricio Thuswohl

Brezilya’da seçim öncesinde Lula Hükümeti ve sol

Brezilya’da Luiz İnacio Lula da Silva’nın 2003 yılında başkan seçilmesiyle, Brezilya sosyal güçleri toplumsal gelişme konusunda umutlanmışlardı. Brezilya solu, Lula hükümetinin dört yıllık iktidar süresi içerisinde neoliberal modeli alaşağı edip, ulusal gelişmeye ve sosyal ve politik sürdürülebilirliğe yönelik bir gelişme modelini uygulamaya sokacağını ümit etmekteydi. En geç 2005 yılında bu umutlar yerini hükümet partisi PT’nin yolsuzluk skandalının ortaya çıkmasıyla hayal kırıklığına dönüştü. Başkan Lula, PT ve hükümet içerisindeki yolsuz yapılanmaların üstüne gitmek ve dürüst bir özeleştiriyle PT’nin politik gücünü yeniden yaratmak yerine, sol güçlerden uzaklaşıp »bütün Brezilyalıların başkanı« sıfatı altında, kendisinin yolsuzluklara bulaşmadığını kanıtlama ve ikinci bir dönem daha seçilebilir olma yolunu seçti. Kamuoyu yoklamalarından görülebildiği kadarıyla, bu konsept gerçekleşecek gibi. Son anketlere göre Lula 1 Ekim 2006’daki ilk turda seçim zaferini elde edebilir.

Kamuoyundaki bu yaklaşım, muhalefetteki PDSB partisi ile başkan adayları Alckmin’in hataları ve zayıflıkları ve de ulusal ve uluslararası sermayenin Lula tarafından uygulanan hükümet politikasından duydukları memnuniyet nedeniyle ayrıca teşvik edilmektedir.

İşçi Partisi PT kendisini Başkan Lula’nın yeniden seçilme hedefine kilitlemiş durumda. Partinin 2006 Mayıs’ında yapılan ulusal konferansında Lula’nın yeniden seçilmesi hedefi delegeler tarafından partinin ana hedefi olarak kabul edildi. Konferansta ne yolsuzluk skandalının nedenleri üzerine, ne de gelecekteki hükümet politikasının politik-stratejik programı üzerine tartışma yapıldı.

Brezilya sosyal hareketleri içerisindeki sol güçlerin görüşüne göre, PT Batı Avrupa sosyaldemokrasinin çizgisinde, neoliberal gelişme modeline öncelik tanıyan bir politik güç hale gelmekte. Lula hükümetinin neoliberal iktisat politikasının ikinci dönemde de daha belirgin hale geleceğinden ve bu politikanın enflasyon kontrolü, yüksek faiz politikasıyla kamu bütçelerinde tasarruf politikası, yüksek ihracat artısının ulaşılması ve Brezilya merkez bankasının otonomisinin sağlanması gibi temel direklerinin sağlamlaştırılacağından hareket etmek gerekir.

PT içerisindeki gelişmeler kendisini Brezilya sendikal hareketinde de göstermekte. Brezilya’nın en büyük sendikal örgütü olan CUT’nin (Central Única dos Trabalhadores) 2006 Haziran’ında gerçekleşen kongresinde tartışmalar Lula’nın seçimi üzerine yoğunlaşmıştı. Çoğunluk akımı olan »articulação sindicalista«dan bir adayın CUT başkanlığına seçilmesi ve kongrenin »büyük çoğunlukla Lula’nın seçilmesini istemesi« PT’nin zaferine dönüştü. Bu şekilde CUT içerisindeki güç dengesi reformist kesim lehine değişti ve CUT’un hükümet karşısında bağımsız bir sendika olarak var oluşunu tehlikeye sokuldu.

Ancak PT içerisinde de sol kanatta hükümet politikalarına karşı ağır eleştiriler yükselmeye başladı. PT’nin kurucu üyeleri olan bazı önemli entellektüeller kamuoyu önünde hayal kırıklıklarını giderek daha çok ifade ediyorlar.

Şimdiye kadarki deneyimlerden çıkarak yapılacak bir analiz, Brezilya’daki sol ve solsosyalist güçlerin çok karmaşık bir resmini ortaya çıkartıyor: Nasıl PT homojen bir politik yapılanma değilse, sosyal hareketler de -PT ile bağlantılı olanlar dahil- politik grupların çeşitliliği olarak ortaya çıkmaktalar. Burada ilginç olan, neoliberal toplum modeline alternatif arayan bu sosyal hareketlerin PT hükümeti ile olan ilişkilerinin eleştirisel, ama çelişkili oluşudur. Salt eleştirisel yaklaşım ise sadece radikal solun belirli kesimlerinde (örneğin PSTU- Birleşik İşçilerin Sosyalist Partisi veya PSOL- Sosyalizm ve Özgürlük Partisi) mevcuttur. Ancak bu partiler eleştiri ötesinde alternatif sunamamaktadırlar. Sosyal hareket-lerin önde gelen isimleri, bu hareketlerin aşağıdan kendi alternatiflerini geliştirmeleri ve Lula hükümetini seçmiş olan kitlelerin taleplerinin hükümet tarafından kabul edilip, uygulamaya sokulması için mücadele etmeleri gerektiğini belirtmekteler. Bu mücadelenin ön koşulu ise, kitlelerin yeniden harekete geçirilmesidir.

Asıl önemli olan, taban çalışmasının yeniden başlatılmasıdır

20 – 25 Ağustos 2006 tarihleri arasında Rio de Janiero’da »Sosyal Bilimlerin IV. Latinamerikan ve Karibik Konferansı« düzenlendi. Toplantıda topraksızlar hareketi MST’yi ve »Via Campesina«yı temsilen João Pedro Stédile, Meksikalı üniversite profesörü Pablo Pedro Casanova, Bolivya parlamentosunun indigen başkanyardımcısı Julia Ramos Sánchez, Venezüela milletvekili ve sendika önderi Marcela Maspero ve Ekvadorlu indigenler önderi Leónidas İza konuştular.

João Pedro Stédile Via Campesina’nın kıtanın sorunları hakkındaki görüşlerini aktardı ve Latinamerika sosyal hareketlerinin önündeki altı göreve değindi. João Pedro Stédile’ye göre 21. Yüzyıl Bolivya ve Meksika’daki sosyal hareketlerin güçlenerek neoliberalizmin krizini beraberinde getirmiş olsa da, taban çalışmasına ağırlık verilmesi gerekiyor: »Son 20 yıl, küresel malî kapitalizmin hegemonyası altında kitlelerin politik kanıksamaya düşmesine ve sermayenin sömürüsünün aşırı derecede artmasına neden oldu. Tabanımızın politik ve ideolojik bilinci bu konuda çok yetersiz« . Ona göre Latinamerika sosyal hareketleri militan üye ve yönetici kadro yetiştirmeli, işçilerin kendi medyalarına ulaşması sağlanmalı, şehirlerdeki gençlerle işbirliği içerisinde devrimci bilinç yara-tılmasına çalışılmalı, sosyal hareket-lerin kooperasyonu gerçekleştirilmeli ve sosyalist bir vizyonun politik ve programatik temeli hazırlanmalıdır.

João Pedro Stédile Latinamerika’daki sol zaferleri değerlendirirken dikkatli olunmalıdır diyor. Bir çok ülkede halkın askeri diktatörlüklerin ardından neoliberal başkan adaylarını seçtiklerini söyleyen João Pedro Stédile, bunların vaadlerini yerine getirememeleri nedeniyle sol adayları seçtiğini, bunun olumlu ama yetersiz olduğunu vurguladı. Güncel durumun kendisini güçlerin birikimi ile karakterize ettiğini belirten João Pedro Stédile, bunun kitlelerin daha ileri eylemliliğine yol açmadığını ileri sürüyor. João Pedro Stédile, ABD’nin şu anda dikkatini dünyanın başka bölgelerine yönlendir-mesine rağmen, hâlen Latinamerika için reel bir tehlike anlamına geldiğini de vurguladı.

Latinamerika topraksızlar hareketi Via Campesina’ya göre Latinamerika hükü-metlerini üçe ayırmak gerekiyor. Buna göre Küba, Venezüela ve Bolivya’da sol, ilerici hükümetler iktidarda. Ilımlılar ise Brezilya, Arjantin, Uruguay, Peru ve Ekvador’da. Üçüncü grup ise Kolombiya’nın, Meksika’nın ve Şili’nin sağcı, neoliberal hükümetleri.

Meksikalı profesör Pablo Pedro Casanova ise yaptığı konuşmada Meksika’daki güncel duruma değindi ve Latinamerika’nın çeşitli sol akımları tarafından eleştirilen Zapatist hareketi savundu. Zapatista’lar son seçimlerde PRD partisinin adayı Obrador’u desteklememiş ve bazı sol akımlar tarafından Obrador’un zaferini engellemekle suçlanmışlardı. Profesör Pablo Pedro Casanova’ya göre on yıl önce Chiapas bölgesinde başlayan indigen başkaldırı, günümüz sol partilerinin artık vazgeçtikleri veya uzaklaştıkları gerçek devrimci değerleri yaşatmakta. Geçmişte çeşitli sol partilerin verdikleri vaadlerden defalarca geri döndüklerini belirten profesör Pablo Pedro Casanova, Obrador’un partisi PRD’yi ne demok-ratik ne de devrimci olarak görüyor. Sonuç olarak ise, Meksika’daki indigen halkların hakları tanınmadan ne demokrasi, ne kurtuluş ne de sosyalizm olanaklıdır diyor. Pablo Pedro Casanova’ya göre asıl görev tabanın daha güçlü bir şekilde mobilize edilmesinde yatırıyor.

Tüm yazı ve çeviriler kullanılabilir. Dergimizin kaynak olarak gösterilmesi rica olunur.
Alle Beiträge und Übersetzungen können übernommen werden. Hinweis auf unsere Seite wird gebeten.