HİÇ BİR YERE VARMAYAN YÜKSELİŞ

Joseph Stiglitz

Birleşik Devletler son yirmi yılın en kötüsü olabilecek bir resesyonun ortasında ve Cumhuriyetçi destekli canlandırma paketi, ekonomiyi düzeltmek için yeterli değil, hatta bazı şeyleri daha da kötü yapabilir. Kısa vadede işsizlik artmaya devam edecek ve üretim azalacak. Ancak ABD ekonomisi bir iki yıl içinde gerçekten toparlanabilir. Daha endişe verici tehlike ise uzayan ABD resesyonunun dünyanın diğer ülkelerine de tehdit oluşturması.

Daha şimdiden 1929 yılı Büyük Depresyon’unun parçası olan gerileme sarmalı kuşkusunu hissediyoruz: Japonya ve kısmen Doğu Asya’daki resesyon ile Avrupa’nın tek başına büyümesi ABD’nin gerilemesine katkıda bulunuyor ve onu ciddileştiriyor.

Gelişmekte olan ülkeler en büyük kayba uğrayacaklar. Küreselleşme, gelişmekte olan ülkelerdeki insanlara sınırsız başarı –ya da en azından daha önce hiç görmedikleri kadar büyük bir başarı- vaadiyle satılmıştı. Şimdi gelişmekte olan ülkeler, özellikle de Latin Amerika, ABD ekonomisine bağlı olmanın karanlık yüzünü görecek. ABD hapşırdığında, Meksika nezle olur derlerdi. Şimdi, ABD hapşırdığında bir çok ülke nezle olacak. Son verilere göre, ABD yalnızca hapşırmıyor, feci şekilde grip olmuş durumda.

Ekim işsizlik rakamları son yirmi yıldaki en büyük aylık artışı gösteriyor. ABD’nin potansiyel gayri safi yurt içi hasılası – yaklaşık yüzde 4’lük işsizlik oranını sürdürebilseydik ne olabilirdi acaba - ile halihazırda üretilmiş olan arasındaki uçurum çok büyük. Benim hesaplamalarıma göre yılda 350 milyar doların üzerinde! Bu, kaynakların aşırı israfı, dayanamayacağımız bir israf demek.

Şu genel olarak kabul görür ki, her büyüme, kendi yıkımının tohumlarını barındırır; ne kadar aşırı büyüme olursa, gerileme de o kadar kötü olur. 1990’lardaki Büyük Patlama aşırıydı. Irrasyonel iyimserliği hemen hemen eşit bir irrasyonel kötümserlik izler. Tüketicinin güveni yedi yıldan bu yana en düşük düzeyinde. Büyük Patlama dönemindeki düşük kişisel tasarruflar, şimdi tüketicilerin harcamalarını kısması yönünde bir baskı doğurabilir.

Bana öyle geliyor ki, daha 11 Eylül öncesinde bir resesyon başlamıştı. Gelecek aylarda bununla yüz yüze olduğumuzu açıkça gösterecek rakamlara sahip olacağız. Saldırıların ekonomik maliyeti, doğrudan mülk kaybının, hatta hava yollarının zarar görmesinin oldukça ötesine geçti. Kaygılar yatırımı önler. Ülkenin haleti ruhiyesi, yatırımlardaki azalmayı dengelemesi gereken tüketim çılgınlığını frenler.

Zaten, para politikası –Merkez Bankası’nın ekonomiyi canlandırmak için kısa vadeli faiz oranlarını düşürmesi – fazlasıyla satın alındı. Para politikası, gerilemekte olan bir ekonomiyi canlandırmaktan ziyade, ekonomiyi dizginlemek için kullanıldığında çok daha etkili olur; büyük faiz indirimlerine rağmen (Salı günkü bu yılın onuncusuydu) ekonominin batmaya devam etmesi bunu yavaş yavaş bariz bir gerçek haline getiriyor.

Bush yönetiminin bir canlandırma tedbiri olarak fazlasıyla satın alınan vergi indirimi de ekonominin başına yıllarca bela olacak gibi görünüyor. Şimdi yeni bir canlandırma paketinin gerektiği konusunda uzlaşıldı: başkan Kongre’ye ay sonuna kadar masasının üstünde bir paketin konulmasını istediğini bildirdi. Bu canlandırma tartışmalarının çoğu paketin büyüklüğü üzerinde odaklanır, ancak bu genellikle asıl üzerinde durulması gereken nokta değildir. Bush’un vergi indirimine çok para harcandı. Ancak milyonlarca Amerikalıya gönderilen 300 dolarlık, 500 dolarlık çekler büyük ölçüde mevduat hesaplarına kondu.

Şimdi beni endişelendiren şey yeni önerilerin de – özellikle Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Temsilciler Meclisi’nden geçen birisi – hiçbir işe yaramayacağı. Beyaz Saray’ın planı ağırlıklı olarak şirketler için vergi indirimine ve yüksek gelirli bireylere dayanıyor. Yasa tasarısı, yıllık geliri 50.000 dolar olan tipik dört kişilik aileye sıfır – evet sıfır – getiri sağlıyor. Geçmişteki yatırımları için şirketlere vergi rahatlığı sağlamak bilançolarını düzeltebilir, ancak şimdi ihtiyaç duyduğumuzda, daha fazla yatırıma yol açmayacaktır. Havayollarına para yardımı yapmak, onların işçi çıkarıp ülkenin işsizlik problemini arttırmalarını engellemez.

Yönetimin desteklediği Senato’daki Cumhuriyetçilerin yasa tasarısı, bazı yönleriyle çok yüksek kazançlı kesime büyük yararlar sağlayarak durumu daha da kötüleştirebilir. Örneğin, 50.000 dolarlık aile hiçbir şey elde edemezken, bu plan yılda 5 milyon kazanan ailelere dört yıl boyunca 500.000 dolar sağlayacak – ekonomi düzeldiğinde (umulur ki) daha da fazlasını. Harcayanlara çok az para veriliyor ve yatırımlar için çok az teşvik sağlıyor.

Çok daha büyük bir patlama sağlayacak bir program hazırlamak hiç de zor değil:

a) Amerika’nın işsizlik sigorta sistemi gelişmiş ülkeler içinde en kötüsü: resesyon döneminde işini kaybeden insanlara para ver, kolayca harcansın.

b) Geçici yatırım vergisi kredileri de ekonomiye yarar sağlar. Bir satış gibidirler – ekonomi buna ihtiyaç duyduğunda, şimdi şirketlerin hemen yatırım yapmalarını teşvik eder.

c) Her daralmada, devletler ve idareler vergi gelirleri azaldığı için harcamaları kısmak zorundadır. Bu kısıntılar gerilemeyi daha da derinleştirir. Bir gelir paylaşım programı eyaletlerle birlikte hızlı bir şekilde hayata geçirilebilir ve bu kısıtlamaları önleyebilir, böylece koruma, hayati ölçüde ihtiyaç duyulan kamu hizmetlerini korur. Bir çok getirisi yüksek kamu yatırımı hızla hayata geçirilebilir – örneğin şehir merkezlerindeki kırık dökük okulları yenilemek.

Bu partizan (Demokratik) ekonomi gibi görülebilir, ama değil. Bu sadece ders kitaplarında yazan ekonomi. Eğer ekonominin gerçekten canlandırıcı bir etkiye ihtiyacı olduğunu düşünmüyorsanız, ya ekonominizin yola gireceğini, ya da para politikasının doğru numarayı yapacağını düşünüyorsunuzdur. Ancak o zaman Cumhuriyetçilerin hem Temsilciler Meclisi’nde, hem de Senato’da hazırladıkları cinsten minimum düzeydeki canlandırma paketi riske edersiniz.

Ancak sadece benim ya da diğer ekonomistlerin bunu nasıl gördüğümüz değil, hem buradaki hem de dışarıdaki piyasaların bunları nasıl gördükleri önemlidir. Orta ve uzun vadeli bono faiz oranlarının (yani beş, on ya da daha fazla sürede vadesi dolan bonolar) kısa vadeli faiz oranlarıyla bir dengeye gelmemiş olması iyi bir işaret değil. Firmaların tesis ve teçhizat satın almak için ödedikleri kredi faiz oranlarının gerçekten artabileceği olasılığı da.

1993’de, uzun bir zaman süreci içinde uygulanan ve gelecekteki kamu açıkların daha az olacağına dair piyasaya güven sağlayan vergi artışı ve harcama kısıntısı planı, uzun vadeli faiz oranlarının düşmesini sağladı. O zaman, Bush’un vergileri azaltan ve harcamaları arttıran paketinin bunun tam zıddı bir sonuç doğurması şaşırtıcı olmamalı. Federal Reserve (ABD Merkez Bankası) kısa vadeli faiz oranlarını kontrol ediyor, şirketlerin yatırım için aldıkları ya da tüketicilerin bir ev alırken aldıkları kredileri ödeyecekleri ve şimdi son kırk yıldaki en düşük düzeyindeki kısa vadeli faiz oranlarının çok daha üstünde olan orta ve uzun vadeli faizleri değil. Her ne olursa olsun, para politikasının kısa vadeli faiz oranlarını azaltırken yaptığı şey, yönetimin kısa ve uzun vadeli faiz oranları arasındaki uçurumu arttırabilecek – ki bu fark oldukça açıldı – yanlış bir maliye politikası tarafından etkisiz hale getirilebilir.

Daha kötüsü, Amerika, büyük dış ticaret açıklarını finanse edebilmek için dışarıdan aldığı borçlara bağımlı hale geldi ve bütçe fazlasının azaltılması muhtemelen bu durumu daha da kötüleştirecektir (genellikle, bu ikisi birlikte hareket ederler). Eğer yabancılar Amerika’ya daha az güvenir hale gelirlerse, portföy yapılarını değiştirip başka yerlere daha fazla para aktaracaklardır. Bu ayarlama işlemi ABD ekonomisine zarar verebilir. Terörist saldırılardan önce, borsa ve Internet piyasası balonlarının patlamasıyla dışarıda ABD’ye ve ABD ekonomisine güven azalmıştı. Gücümüzün ayakta kalan iki direği ekonomi yönetimimizin kalitesi ve güvenli görünüyor olmamızdı. Şimdi bu ikisi de sorgulanıyor – büyük olasılıkla yasalaşacak olan canlandırma paketi yabancıların korkularını dindirecek hiçbir şeye sahip değil.

Eski bir Beyaz Saray ve Dünya Bankası yetkilisi olarak, dünyadaki daralmaları ve resesyonları izleme şansına ya da şanssızlığına sahip oldum. Iki özellik beş para etmiyor.

Ilk olarak, standart ekonomik modeller böyle zamanlarda özellikle kötü bir performans gösteriyorlar; ekonomik daralmanın boyutlarını hemen her zaman olduğundan daha küçük tahmin ediyorlar. Bu modellere ancak tehlikeyi göze alarak güvenilebilir. IMF ve ABD Hazinesi 1997’de Asya ekonomilerindeki küçülmenin boyutunu tahmin edemedi ve bu hatanın Endonezya, Tayland ve diğer yerlerde uygulanan feci IMF politikalarında en azından kısmen sorumluluk payı vardı.

Ikincisi, aradan geçen süreler ve geri dönüşü mümkün olmayan gelişmeler var: Bir kez gerilemenin derin olduğu açığa çıktığında ve yüksek dozda ilaç uygulandığında, etkilerin tam olarak hissedilmesi için altı aydan bir yıla kadar bir süre gerekir. Bu arada, sonuçlar şiddetli olabilir. Iflas eden firmalar iflastan kurtulup tekrar faaliyete başlayamazlar.

Ekonomi bir dizi ters şokla sarsıldığında gerilemelerin özellikle şiddetli olacağı muhtemeldir. Bizimki gibi piyasa ekonomileri oldukça sağlamdır. Bir ya da iki şoka dayanabilirler. Ancak terörizm gündeme gelmeden önce de ABD feci şekilde darbe almıştı. Saldırılar zaten mevcut olan büyük ekonomik belirsizliğe politik belirsizliği ekledi.

Bu sebeple şimdi önemli bir gerileme sarmalı ile yüz yüzeyiz. Ekonomi yönetimine duyulan güvendeki erozyon işte burada devreye giriyor. Modern makro ekonominin kurucusu John Maynard Keynes, (canlandırma nosyonu da dahil) yatırımcıların “hayvani ruhlarının” – yani iyimserlik ve kötümserliklerinin tahmin edilemezliğinin – önemi ve değişkenliğini vurgulamıştı. Ancak rasyonel ya da irrasyonel olsun, gelecek konusundaki beklentiler tüketiciler için de önemlidir. Işlerini kaybetme korkusu yaşayanlar muhtemelen harcamalarını kısacaklar ve vergi indirimlerinden kazandıklarını tasarruf etmeye çalışacaklardır.

Büyük Büyümenin’in parçası olmak çok eğlenceliydi. Her hafta yeni rekorlar getirdi – çeyrek yüzyılın en düşük işsizlik oranı, yirmi yılın en düşük enflasyon oranı, üç yılın en düşük fakirlik endeksi. Iyi haberler birbirlerini beslediler ve güven büyümeyi ateşlemeye yardımcı oldu. Nerede bulabildiysek kredi aldık. Ancak biliyordum ki bütün bunların çoğu şans eseriydi –ve Clinton yönetimi ve Federal Reserve (ABD Merkez Bankası) de bu iyi gidişatı berbat etmedi.

Şimdi, her hafta diğer yönde yeni rekorlar getiriyor – yirmi yıldaki en büyük işsizlik artışı ve üretim azalışı, tüketici fiyatlarında yılın ilk çeyreğinde neredeyse elli yıldaki en büyük düşüş, 1930’lardan bu yana birbirini takip eden iki yılda GSMH’daki en yavaş büyüme. Amerikalılar rekorları sever, ancak ne yazık ki, bunlar zaten var olan kaygıları arttırıyor. Bush yönetimi bu yeni rekorlar için güven talep etmeyecek; bunun yerine 11 Eylül’ü sorumlu tutacak. Usame Bin Ladin uygun bir mazeret olabilir, ama veriler gösterecek ki Bin Ladin’in katil sadık adamları en iyi ihtimalle durumun kötüleşmesine yardımcı oldular: Ekonomi zaten resesyona giriyordu.

Keşke ekonominizin geleceği konusunda daha iyimser olabilseydim. Bütün bu olumsuz sözlerin gerilemeyi şiddetlendirmesinden endişe duyuyorum. Belki de yanılıyorum ve ekonomi kendiliğinden hızla düzelecek.

Belki de haklıyım. O zaman, etkili bir canlandırma tedbiri olmazsa ABD ekonomisi daha derin bir resesyona gömülecek ve dünyanın geri kalanı da onu izleyecek. Etkisiz bir canlandırma tedbiri daha beter de olabilir: Orta ve uzun vadeli faiz oranlarını yükselterek bütçe beklentilerine zarar verebilir. Iddia edilenlerin yanlış çıktığını gördüğümüzde de, ekonomimize ve ekonomi yönetimimize olan güven daha da sarsılacak. Bu özel ilaçtan bir doz almıştık. Bir diğerine hiç ihtiyacımız yok.

Joseph Stiglitz geçen ay (2001’de) Ekonomide Nobel Ödülü aldı. Colombia Üniversitesi’nde profesör olan Stiglitz, 1995-1997 yılları arasında Beyaz Saray Ekonomik Danışmanlar Kurulu Başkanı ve 1997’den 2000’e kadar Dünya Bankası baş ekonomisti idi.

Nach oben
Başa dön